‘Türkiye’de mülteci savunuculuğu: Yerelden küresele doğru’ – HPG-ODI ve TMK’nın ortak araştırması

Overseas Development Institute’a (Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü - ODI) bağlı Humanitarian Policy Group (İnsani Politika Grubu - HPG) ile Türkiye Mülteci Konseyi (TMK) tarafından ortaklaşa hazırlanan yeni bir rapor bugün yayınlandı. Raporda, mültecilerin ve ev sahibi toplulukların hakları için savunuculuk çalışmalarında yerel, ulusal ve uluslararası aktörler arasındaki etkileşim inceleniyor. Raporda, 3,6 milyon Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen 370 binden fazla mülteci ile dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de yerel, ulusal ve uluslararası aktörlerin üstlendiği farklı roller ele alınıyor.

Çatışma ortamlarında insani yardım sistemi içinde yardımların yerelleşmesinin durumu konusunda yapılan araştırmaların sayısı giderek artsa da Türkiye’de olduğu gibi yerinden edilmenin söz konusu olduğu durumlarda mültecilerin ve ev sahibi toplulukların hakları etrafında yürütülen savunuculuk çalışmalarında yerel ve ulusal aktörlerin üstlendiği rolü irdeleyen çok az araştırma bulunmaktadır. Bu raporda, yardımların yerelleşmesi gündemi ile koruma alanında yürütülen savunuculuk faaliyetleri arasındaki ilişki incelenirken, yerelleşme ve insani yardım sisteminin dönüştürülmesi hedefini gerçekleştirmek için neler yapılması gerektiği hakkında yürütülen tartışmanın derinleştirilmesine önemli bir katkı sunuluyor.

Önemli bulgular:

  • Yerel, ulusal ve uluslararası aktörlerin, koruma alanında yürütülen savunuculuk çalışmaları konusunda ortak bir vizyonu, gündemi ve koordinasyon etkinlikleri bulunmamaktadır;
  • Savunuculuk alanında var olan ortaklıklar genellikle sembolik düzeyde kalmaktadır veya ulusal ve yerel aktörlerin çok azını kapsamaktadır;
  • ‘Koruma’ ve ‘koruma alanında savunuculuk’ dilini uluslararası sektör belirlemektedir ve bu kimi zaman dışlayıcı bir durum olarak görülebilmektedir;
  • Farklı düzeylerde hükümet aktörlerini etkilemek ortak fayda sağlayacaktır ancak tüm aktörlerin çeşitliliğinden yeterli ölçüde istifade edilmemektedir.

Önemli sonuçlar

  • Mültecilerin hakları için savunuculuk ve/veya koruma alanındaki savunuculuk çalışmalarının etkili ve tutarlı olması ve karşılıklı olarak birbirini güçlendirmesi için birleştirilmiş bir strateji oluşturulmalıdır.
  • Mültecilerin kurduğu kuruluşlar dahil olmak üzere uluslararası, ulusal ve yerel aktörler arasında, mütekabiliyet, karşılıklı hesap verebilirlik, güven ve saygı esasında, anlamlı ve eşit temelde savunuculuk ortaklıklarına yatırım yapmaya öncelik verilmelidir. Bu ortaklıklarda, Türkiye’de ve diğer ülkelerde yerel düzeyde var olan yüksek kapasite düzeyi göz önünde tutulmalıdır.
  • Mültecilerin ve ev sahibi toplulukların hakları için savunuculuk çalışmalarının belli bir yerinden edilme ortamında nasıl uygulanacağı sadece büyük ve çeşitli bir paydaş grubuyla yerel tartışmalar yürütülerek değil, yerelin öncülüğünde ve yerelin itici gücüyle işletilen ve mültecilerin ve ev sahibi toplulukların önceliklerine ve ihtiyaçlarına dayalı olarak inşa edilen savunuculuk ortaklıklarına anlamlı yatırımlar yapılarak tanımlanmalıdır.
  • Uluslararası aktörler, ortaklık düzeyinde görülen dinamikler dahil olmak üzere, insani yardım sistemindeki görünür ve görünmez iktidar dinamiklerinin varlığını kabul etmeli ve bunlarla yapıcı şekilde mücadele etmelidir.
  • Mültecilerin ve ev sahibi toplulukların haklarına ilişkin savunuculuk çalışmaları, uzun vadeli ve kapsayıcı yaklaşımlar esasında yürütülmeli, geleneksel insani müdahalelerin kısa vadeye odaklanma eğiliminden uzaklaşarak, sürdürülebilir ilişkilerin inşa edilmesi amacıyla yapılacak uzun vadeli yatırımlara yönelmelidir.

 

 

İngilizce olarak raporu indirmek için tıklayınız.

Türkçe olarak raporu indirmek için tıklayınız.

WhatsApp chat